/ Göremediğimiz sayısız rengi barındıran, aklımızın sınırlarından taşıp dökülen bir deniz. Tılsımlı tınıları kalp gibi çarpan bir deniz.

/ Yıldızlar birbirine yaklaşır, uzam daralır madde ve enerji sonunda bir noktada sıkışarak tekilliğe ulaşır. Zamansız bekleyiş ve tekrar bom

/ Her canlı türünün acıyla baş etmekte kendince yolları vardır. İnsanınkiler bazen dolaylı ve karmaşık olabilir.

/ Tek hakkım var. Jetonu atıp kolu indiriyorum. Işıklı müzik eşliğinde silindirler dönüyor, dönüyor, duruyor. Elma, çilek, limon... Olmadı.

/ Dışarıda kurulup dağılan şehir hangisiymiş ne önemi var. Bu evin dışında zamanı gösteren saatler, takvimler hepsi kara büyü tahtaları.

/ Tepemde yabani bir kuş takip ediyor. Yolunu kaybettiğinden değil, gözlerini ödünç vermek için. Kuş bakışlarını.

/ Son söylediğimi hatırlamayacaksınız. Telefonu kapattıktan sonra, ne tuhaf insanlar var, diye düşünüp planı uygulamaya devam edeceksiniz.

/ Topluca oynanan yorucu bir köşe kapmaca oyununda en iyi köşeyi kapmak, sonra da korumak için uğraş, didin dur! Ya oyundan çıkmak istersem?

/ Piyano klavyesi sonlu sayıda tuştan ibaret bir enstrüman gibi görünmekle birlikte sonsuz olasılığa açılan bir geçiş kapısına dönüşebilir.

/ Ay büyüdükçe rengi kor gibi kızarıyor, olgun bir meyve gibi gökten düşüveriyor.

/ Babasının kokusunu alamıyordu, ne kadar istese de hatırlayamıyordu.

/ Kocaman sırt çantasıyla ışıl ışıl gülümsüyor. Aynı kişi olduğunu söylemeye bin şahit ister. İfadesi değişmiş. Gülüşünü çaldırmış sanki.